Popüler Yayınlar

18 Mayıs 2011 Çarşamba

*** KONYA MEVLANA MÜZESİ ***

MEVLANA CELALEDDIN-I RUMI.. (1207-1273)
Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladığı tarihlerde verilir. Bu isim Şems-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı sevenlerce kullanılmış; Adeta adı yerine sembol olmustur..
RUMİ, Anadolu demektir. Mevlana'nın, Rumi diye tanınması, geçmis yüzyıllarda Diyar-ı Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır. 
YEŞİL KUBBE...
Yesil Kubbe denilen Türbe, Sultan Veled ile Alameddin Kayser'in gayreti ve Emir Pervane'nin eşi (Sultan II. Giyaseddin Keyhüsrev'in kızı) Gürcü Hatun'un yardımlarıyla Çelebi Hüsameddin zamanında yapıldı.
Yeşil Türbenin mimari, Tebrizli Bedreddin'dir..  



MEVLANA'YA GÖRE AŞKIN TANIMI... 
Her kimin yakası bir aşktan dolayı yırtılmışsa, o hırstan ve ayıptan tamamıyla temizlenmiştir. Kimde aşk endişesi yoksa, o kanatsız kalmış bir kuş gibidir, vah ona! Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol!.. Toprak beden, aşktan dolayı göklere çıktı; dağ (bile aşktan) oynamaya başladı, çevikleşti. Yemyeşil aşk bağının sonu, ucu-bucağı yok; orada gamdan ve neşeden başka ne meyveler var! Aşk dâvaya benzer; cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa dâvayı kazanamazsın ki! Her ne kadar dille anlatmak aydınlatıcı ise de dile (gelmeyen) aşk, daha parlaktır. Aşk seçkin erler için gemiye benzer. Gemiye binen kişinin bir âfete uğraması nâdirdir, çoğu zaman kurtulur. Aşkın yüzlerce nazı, edâsı, ululuğu var. Aşk, yüzlerce nazla elde edilebilir. Aşk vefakâr olduğu için vefakâr olanı satın alır. Vefasız adama bakmaz bile. Aşkın beş yüz kanadı vardır. Her kanadı, arştan yer altına kadar bütün kâinatı kaplar...


HZ. MEVLANA'NIN ÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ...
"Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye basladı mı, bende bu cihanın gamı var, dünyadan ayrılığıma tasalanıyorum sanma; bu çesit süpheye düsme.
Bana ağlama, yazık yazık deme. Şeytanın tuzağına düsersem iste hayıflanmanın sırası o zamandır.
Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme. O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır.
Beni kabre indirip bırakınca, sakin elveda elveda deme; zira mezar cennetler toplulugunun perdesidir.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşe ve aya batmadan ne ziyan geliyor ki?
Sana batmak görünür, ama o, doğmaktır. Mezar hapis gibi görünür ama o, canın kurtuluşudur.
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?
Hangi kova kuyu suya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf'u ne diye kuyuda feryad etsin?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç. Zira senin hayuhuyun mekansızlık aleminin fezasındadır."
Hak Teala beni ask şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile, benim yine o aşkım.
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarimiz ariflerin gönlündedir..
İrfan ve sevgi güneşi Mevlana, 5 Cemazelahir, 672 (17 Aralik, 1273) Pazar günü gurup vakti, bütün parlakligi ile, bütün güzellikleriye gülerek ebediyet aleminin semasına dogdu.
Mevleviler, o geceye Şeb-i Aruz (DÜĞÜN GECESİ)  derler.... 



"Ya Hazreti Mevlana" tablosu..
HZ. MEVLANA'NIN VASİYETİ...
Ben size, gizli ve aleni, Allah'dan korkmanızı,
Az yemenizi,
Az uyumanızı,
Az söylemenizi,
Günahlardan çekinmenizi,
Ouç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,
Daima şehvetten kaçınmanızı,
Halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı,
Avam ve sefihlerle düşük kalkmaktan uzak bulunmanızı,
Kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim.
İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.
Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır.
Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur.
Tevhid ehline selam olsun...
HZ. MEVLANA'NIN DOSTLARINA TAVSİYE ETTİĞİ DUA...
Ya Rabbi!
Bana, ne senin zikrini unutturacak, sana şevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duyduğum lezzeti kesecek bir hastalık; ne de beni azdıracak, şer ve kötülüğümü artıracak bir sıhhat ver. Ey merhamet edenlerin merhametlisi merhametinle duamı kabul et. 



ÜZÜLME DER MEVLANA ve devam eder...
Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun,Tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz.Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır...


ŞEMS-İ TEBRİZİ (UÇAN GÜNEŞ)...
Bu zatın adı, Şemseddin Muhammed olup dogumu 1186'dır. Şems, ulaştığı manevi makama kanaat etmediğinden daha olgun mürşidler bulmak arzusuyla seyahate çıktı. Senelerce, takati tükenircesine birçok yerler dolaştı; zamanın arifleriyle görüştü. Bu arifler, mana alemindeki uçusundan kinaye olarak Şems'e, Şems-i Perende (Uçan Güneş) adını vermislerdir.
Şems, ta çocukluğundan itibaren fikren ve ruhen hür bir derviş, kendinden geçercesine ilahi aşka dalarak yaşayan bir şahsiyettir.
Şems, kendini ruhen tatmin edecek seviyede bir hak dostu bulamayan ve hep kendi mertebesinde bir sohbet arkadaşı arayan kamil velidir.
Yana yakıla, kendisine muhatap olabilecek, sohbetine dayanabilecek bir dost arayan Şems'in bir gece kararı elden gitti, heyecan içinde idi. Allah'ın tecellilerine gömülüp mest olmus bir halde münacatında :
"Ey Allah'ım! Kendi, örtülü olan sevgililerinden birini bana göstermeni istiyorum." diye yalvardı. Allah tarafindan, istediğinin, Anadolu ülkesinde bulunan, Belh'li Sultanü'l-Ulema'nin oglu Muhammed Celaleddin oldugu ilham edildi.
Bu ilham ile Şems, 29 Kasım 1244 yılı Cumartesi sabahı Konya'ya geldi.
HZ. ŞEMS İLE MEVLANA'NIN BULUŞMALARI...
Mevlana, ile Şems, bu iki kabiliyet, bu iki nur, nihayet bulustular; görüstüler.
Bu iki ilahi aşık, bir müddet yalnızca bir köşeye çekilerek kendilerini tamamıyla Hakk'a verdiler ve gönüllerine gelen ilahi ilhamlarla sohbetlere koyuldular.
Mevlana'nın oğlu Sultan Veled der ki:
"Ansızın Şems gelip ona ulastı; ona maşukluk (sevilen, sevgili olmanın) hallerini anlattı, açıkladı. Böylece de sırrı yücelerden yüceye vardi. Şems, Mevlanayı saşılacak bir aleme çağırdı, öyle bir aleme ki, ne Türk gördü o alemi ne Arap."



ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN SERPUŞU...      
fettâh "açmak" ise bu kapalı olan her şey için bir umuttur..
görmeyen göze..
konuşamayan dile..
gülemeyen yüze..
öyleki; bazen senin kapattığını açmak içindir..
bazen de karşındakinin senin kapattığını açması içindir..
kapanan bir kapının ardında açılmasını bekleyen küçük bir nidadır "fettâh"
umut üzere bir niyaz!..
bittim diyen isen bir çağrıdır "fettâh"
sustum diyor isen dildedir "fettâh"
son ânını yaşayan yüreği dirilten en özel kelâmdır
ki kelamdan öte varlığı kuşatan bir vârdır
"FETTAH" BİTTİM DİYEN YÜREĞE BİR UMUT IŞIĞI..
SESSİZLİĞİ SESSİZCE YARAN BİR UMUT IŞIĞI...
(Şems-i Tebrizi)



"DİNLE BU NEY'DEN ŞİKAYET ETMEDE; AYRILIKLARI DİLE GETİRMEKTE..."
Mesnevi'nin ilk 18 beyti bu beyit ile başlar. Peki neden Mesnevi'de Ney konu edilmiştir, Mevlana Ney ile bize neler anlatmak istiyor? Mevlana Mesnevi'sinde konu edilen Ney ile bize asıl anlatmak istediği şey: "Kamil İnsan"dır.  Kamil insan nasıl olunur ve kamil insan olmak için geçilecek evreler ve yapılması gerekenler özetlenir...
MESNEVİ'DEN İLK DÖRT BEYİT:
1) Bişnev in ney çün hikayet mi kuned...
Ez cudayiha hikayet mi kuned..
(Dinle bu Ney'den, şikayet etmede; ayrılıkları dile getirmekte.)
2) Kez nistan ta mera bebürieend..
Ez nefirem merd u zen nalideend..
(Beni kamışlıktan kestiklerinden beri, kadın ve erkek tüm insanlar ağlamaktadırlar.)
3) Sine hahem şerha şerha ez firak..
Ta biguyem şerh-i derd-i iştiyak..
(Ayrılık derdini şerh etmek için, ayrılık acısı ile paramparça olmuş bir sine isterim.)
4) Herkesi ku dur mand ez asl-ı hiş..
Baz cuyed ruzgar-ı vasl-ı hiş..
(Her kim aslınıdan uzaklaşırsa, tekrar aslına geri dönmek ister)



ŞEMS-İ TEBRİZİ'DEN SÖZLER...
Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı...

Hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp, hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar...

Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et.. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir... 

BİRGÜN..
Bir gün Mevlana,medresenin bahçesindeki havuzun başına oturmuş kitap okuyordu. O esnada Şems-i Tebrizi yanına gelip ona ne okuduğunu sordu.Mevlana ; “Sen bunlardan anlamazsın “diye karşılık verdi.Bunun üzerine Şems-i Tebrizi kitapları alıp havuza attı.Mevlana şaşırmış ve “ Babamın kıymetli kitabına yazık oldu ” diye üzüntüsünü bildirmişti.Mevlana’nın üzüldüğünü gören Şems-i Tebrizi,elini uzatıp teker teker kitapları suyun içinden alarak Mevlana’ya verdi.Hayretler içerisinde kitapların hiçbirisinin ıslanmamış olduğunu gören Mevlana,”Bu nasıl bir iştir? ” diye sorunca Şems-i Tebrizi ;”Bu bir sırdır, sende bundan anlamazsın ” dedi.. 


Mevlana bir gün şeyh Selahaddin'in Kuyumcular çarşısındaki dükkanının önünden geçmektedir. içerde varak yapmak için çekiçle altın döğmekte olan Kuyumcu şeyh Selahaddin ve çıraklarının çekiç darbelerinden çıkan sesleri duyan Mevlana, o hos seslerin ahengi ile cezbelenir (Allah tarafindan manen çekilerek iradesi elden gider) ve vecd ile (kendinden geçip ilahi aşka dalarak) Sema etmeye baslar. Dışarıda Mevlana'nın Sema ettiğini gören şeyh Selahaddin onun, çekiç darbelerinin ahengine, ritmine uyarak Sema ettigini anlayınca, altının zayi olmasını düşünmez ve çıraklarına, çekiç darbelerine devam etmelerini emrederek kendisi de dışarı firlar ve Mevlana'nın ayaklarına kapanır..


DİVAN-I KEBİR (BÜYÜK DİVAN)...
Mevlana Celaleddin Rumi'nin söylediği ilahi aşk şiirlerinden oluşan, 44 bin 8 yüz 34 beyitlik (rubai beyitleri ile birlikte yaklaşık 50 bin beyit) nazım bir eserdir.. Mevlana bu gazellerinde, "Şems (güneş) başta olmak üzere, bağ-bahçe, gül-bülbül, âşık-mâşûk, deniz-damla, mey-sâkî gibi sembollerle ilâhî aşkı hep ön plânda tutmakta; Mesnevî'sinde olduğu gibi Allah'a kavuşmadan gönlünün huzur bulamayacağını, ilâhî aşkı yazmada aciz kalıp kaleminin kırıldığını, bu dünyanın bir balçıktan ibaret olduğunu, çok yemenin menzile ulaşmada engel teşkil ettiğini, aşkın akla olan üstünlük ve yüceliğini, nefsin kötülüğünü, miskin miskin oturan insanların bu tembellikleriyle maksada (ilâhî aşk) ulaşamayacaklarını, gecelerin uyumakla değil de aşk ve ibadetle geçirilmesi gerektiğini" vurgulayarak şiirlerini didaktik bir üslupla söylemektedir...
BİZE DOĞRU GEL, BİZE!..
Bir an olsun düşüncelerden vazgeçsen ne olur? Balık gibi bizim denizimize dalsan, orada dalgalar yutsan ne çıkar?
Düşüncelerinden uyur, onlardan vazgeçersen Ashâb-ı Kehf'ten sayılırsın, düşüncelerden mukaddes, münezzeh bir nur kesilirsin; ne olur bu hale gelsen!
Sen bir saman çöpüsün, bizse devlet kehribarıyız; şu samanlıktan sıyrılıp kehribara dönsen ne olur ki.
Artık bu sefer toprak olacağım diye yüz kere ahdettin. Bir kerecik de ahdinde dursan ne çıkar.
Sen gizli bir incisin amma şu samanlıkta toprak rengini almışsın.
A GÜZEL YÜZLÜ, NE OLUR YÜZÜNDEKİ TOZU TOPRAĞI BİR YIKASAN DA ARINSAN!...
(Divan-ı Kebir)



"Hazreti Mevlana Tablosu"
Leyla degilim dost..
Lakin cagirirsan çöllere gelirim.
Sana yalan halde gelmem,
Toplarım özümü yalın halde gelirim.
Kapıyı caldığımda kim o dersen,
Ben olmam kapında sen olur gelirim.
Sen gel de yeter ki..
Yola yük olmam yol olur gelirim..

(Hz. Mevlana)






Müzeden çıkınca tam karşınızdaki cami Selimiye camisidir...
Selimiye Camii inşaasına Sultan Selim II'nin şehzadeligi zamanında baslanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır...


SELİMİYE CAMİİ'NE GİRİNCE SOLDA MEVLANA DERGAHI'NA BAKAN PENCERE...
Pencereler vardır, denize bakar...
Açınca deniz vurur yüzünüze, kapatınca sessiz bir mavilik dolar evin içine. Deniz kadar derindir bakışlarınız, deniz kadar dalgalı olmasa bile hayatınız….

Pencereler vardır, hayata bakar...
Hayattan ne anlıyorsa insan, o kadar geniş, o kadar ferah, o kadar huzur vericidir; penceresinden evine sızan. Hayatı bir hapishane gibi görüyorsa, ayak seslerinden, ayakkabı görüntülerinden ve araba lastiklerinden başka bir şey görmez, ruhunun penceresi olan gözlerini açtığında..

Pencereler vardır, insanın kendisine bakar...
Ne kadar derinse duruşu, ne kadar özgürse ruhu, ne kadar güzel görebiliyorsa; o kadar geniş, o kadar uçsuz bucaksız, o kadar güzeldir manzarası. Yüzeyselse, ancak karşı apartmandaki insanı görüp durur, penceresini her açtığında.

Pencereler vardır, açılmaz;
sadece seyredersiniz. koklayamazsınız, işitemezsiniz, elinizi uzatıp dokunuyor gibi hissedemezsiniz...

Peki sizin pencereniz nereye açılıyor?


Selimiye Camii'nin Ahşap kapı kanatlarından sağdakinde
"MESCİTTE MÜMİN, SUDA BALIK GİBİDİR" ibareleri mevcuttur...
 




12 yorum:

Adsız dedi ki...

Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz.Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır...


Mevlana nın bu sözünü çok severim.
Geçen sene gittim;3. ziyaretimdi, bir kez daha gidip o havayı tekrar solumak istiyorum.

Resimlerle, yaşadığım duyguları tekrardan hissettirdiğin çok teşekkür ederim.

Ebru dedi ki...

Fotoğraf çekmek ayrı bir yetenek orası kesin de bir de araştırıp anlatmakla tamamlanınca çok daha güzelleşiyor. favorim 2. fotoğraf ve kedinin uyuduğu:)
Her biri birbirinden güzel.

otuzundansonra dedi ki...

harika Olmuş,resimler yazılar ..
Sizi tebrik ederim.

Derya dedi ki...

Gidip görmeyi istediğim yerler arasında. Elif Şafak'ın aşk kitabını çok sevmiş ve etkilenmiştim. O kitabı okurken karar verdim gitmeye, umarım bir gün gerçekleşir. Bloğunuz sayesinde gitmiş ve görmüş kadar oluyorum, tabi orada bulunmak ayrı keyif.

Mehpare Öğüt Şengül dedi ki...

Merhabalar... Bir dosta ziyarete gelmiştim ve Mevlana ile karşılaşınca da çok sevindim ki bunu da ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim. Yıllar önce gidip görmüştüm ve çok etkilenmiştim. Ve sizin bloğunuzda da bu güzellikleri, değerlir alıntılarla paylaşmanız beni bir hayli mutlu etti. Çekimler de çok güzel olmuş elinize, emeğinize ve de yüreğinize sağlık. Yalnız yanlış anlamazsanız şayet bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Yüklemiş olduğunuz resimler blog sınırını aşmış olduğundan görüntü açısından çok güzel durmuyor. Eminim ki boyutları büyük resimlerdir ancak yüklediğinizde orta dereceyi seçerseniz daha da güzel görünecektir. Çok teşekkür ederek büyük bir keyifle ayrılıyorum bloğunuzdan. Herşey gönlünüzce olsun. Sağlıcakla kalmanız dileklerimle...

idil dedi ki...

Merhaba...
Yorumunuz için teşekkür ederim. Fotoğraflar harika ve anektodlarla bütünleşmiş emeğinize sağlık...
Sevgiler...

Egeden Tarifler dedi ki...

Gitmediğim yerler hakkında yazılar okumak, oraya dair fotoğraflar görmek hep hoşuma gitmiştir. Sitenizi yeni buldum, bundan sonra ilgiyle takip edeceğim.

mndlna dedi ki...

Benim gezerken çok etkilendiğim yerlerden biriydi Mevlana. Orada bizi gezdiren bir amca vardı ağlayarak anlatmıştı her bir taşı.. Şimdi yazında tekrar görünce oraları tüylerim ürperdi beni alıp götürdün o anlara.Teşekkür ederim...

Gezi/yorum... dedi ki...

@Sıradan bir balık; Rica ediyorum, beğenin için teşekkürler...

@Nehir İda; Beğenin için teşekkür ederim, favorilerin benimde favorilerim arasında :)

@Otuzundan sonra; Teşekkürler arkadasım..

@Derya; Teşekkürler, umarım en yakın zamanda ziyaret edersin..

@Mehpare Ögüt; Teşekkür ederim beğenin için, sürekli resmi yüklediğim için bu sorun devam edecektir diye düsünüyorum

@Lotus Çiçeği; Rica ederim, beğenin için teşekkür ederim..

@Ege; Teşekkürler ege..

@mndla; yorumuna katılıyormu bu tür gezilerde rehber çok önemli, teşekkürler

didem dedi ki...

Bu cagda bile dusuncelerini, felsefesini hayata uygulayabildigimiz ender kisilerden degil mi? Cok etkileyici. Mevlana'yi biliyorum saniyordum bu yazida bircok bilmedigim sey ogrendim. Fotograflar cok hos

Adsız dedi ki...

fotoğraflar mükemmel gözüküy canlı görmek tabiki başka...Ben resim çekmek istediğimde izin vermemişlerdi özellikle müzik aletleri mükemmel...

Adsız dedi ki...

memleketim bir senedir kokusuna hasretim :) resimlerinize bakarak hasret giderdim desem yeri ....

mutlaka gidilmesi gereken bir sehir diye düsünüyorum insan bir sürü sehir gezer ama hic biri KONYA kadar etkileyemez diye düsünüyorum :)