Popüler Yayınlar

29 Nisan 2011 Cuma

*** BEYPAZARI/ANKARA ***

Beypazarı Ankara'nın 100 Km kuzeybatısında, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunmaktadır. Günümüzde olduğu gibi o dönemde de çevre kentlerin ilgi odağı olan Beypazarı'nda panayır şeklinde büyük pazar yerleri kurulmuş, halk alışveriş amaçlı bu pazarlara gelip gitmeye başlamıştır. Bu meşhur pazar, ilçenin 'Beypazarı' olarak anılmasına neden olmuştur. Beypazarı denince akla ilk gelen tarihi evleridir. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesine de konu olan Beypazarı evleri;cumbalı ,üstünde guşgana adı verilen bir çatıdan oluşan iki üç katlı yapılardır. Evlerin iskeleti ahşaptır ve bu ahşap, tatlı kireç denilen malzemeyle sıvanmıştır.. 


HIDIRLIK TEPESİ...
Beypazarı'nı ziyaret edenlerin ilk uğrak yeri, şehrin tüm güzelliklerini bir arada görebildikleri Hıdırlık Tepesi'dir. İlçenin tüm bölgelerine hakim olan tepeden tarihi konakların ve doğal güzelliklerin ön plana çıktığı şehir dokusunu tüm ayrıntılarıyla seyredebilirsiniz. Hıdırlık Tepesi şüphesiz ki Beypazarı'na gelenlerin kendilerini buldukları ilk nokta. Eski ve yeni şeklinde Beypazarı'nı ikiye ayıran tepe........
Peki neden Hıdırlık Tepesi? Osmanlı'nın hakim olduğu hemen hemen her şehirde bir Hıdırlık Tepesi görmek mümkün. Buna sayısız örnek verilebilir ama bir kaçını söylemek gerekirse Safranbolu ve Ankara'da Hıdırlık Tepesine rastlamak mümkün. Bunun sebebi ise geçmiş dönemde Hızır a.s. 'ın kendini Allah'a daha yakın hissetmek için şehrin en yüksek noktasından dua ettiğine inanılır. Bu nedenle de şehirlerin en yüksek noktalarına genellikle Hıdırlık Tepesi ismi verilir. Hızırlık'ın Hıdırlık olması ise Arapça ve Türkçe arasındaki  seslerinin farklılığından kaynaklanır.


Eski Beypazarı'ının iki Ejderha sırtı arasında olduğu söylenir..




Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Kaymakamlık, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren atölyelerde, Halk Eğitim Merkezi işbirliği ile yöresel el sanatlarımız üretilmektedir. Atölyelerimizde üretilen Yöresel El Sanatlarımız, İlçe Halk Eğitim Merkez Binasında sergilenmekte olup, mutlaka gezip görülmesi gereken yerlerdendir...











Gümüş İşçiliği (Telkari) : Beypazarı'nda özellikle gümüş işlemeciliği yaygındır. El işçiliğiyle yapılan telkari gümüşleri; zarafeti, farklı tasarımlarıyla Beypazarı'nda ustalıkla oluşturulan bir sanat eseridir…






























Öğle yemeği ve İsmail amcanın sazından canlı müzik.. 






 Hayati Usta, Beypazarı'nın en eski dokuma ustasıdır. Kendisi 1944'den beri dokumacılık yapmaktadır..


ALAADDİN SOKAK…
Tarihi çarşının içerisinden geçen uzunca sokağın ismidir Alaaddin Sokak. Diğer bir deyişle Türkiye Turizminin kalbi haline gelmeyi başarmış sokaklarından bir tanesi...




 BEYPAZARI KENT TARİHİ MÜZESİ...












KEŞKÜL-İ FUKAHA...
FUKARA Farsça "KEŞKÜL" (çanak) kelimesi ile, Arapça "FAKIR" (Fukara-yoksul) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. YOKSUL ÇANAĞI demektir. Keşkül, gurur ve kibirlerini yenmek için dilenmeye mecbur edilen dervişlerin, kendilerine verilen her çeşit kuru yiyeceği koydukları kabın adıdır. Tarikat ehillerince maddi ve sanat değeri çok yüksek olan bu kaplarla dilenmek, ihtiyaca yönelik olmayıp, tarikat felsefesine yönelikti. Mevlevi Tarikatında, el açmak (dilenmek) yasaklandığından, Mevlevi Dervişleri sunulan niyazı (Nezîr-Hediye), Hak'tan bilerek teberrüken (mübarek görerek) kabul ederlerdi. Yolculuk sırasında aldıkları bu niyazları gittikleri yere yardım olarak götürürlerdi.
Dervişler kendilerine verilen keşkülleri, zincirlerinden kollarına asarak taşırlardı..





SULTAN ALAADDİN CAMİ (1221):  Cami Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'a mal edilmektedir. Fakat caminin isminin orada harap olan camiinin yerine yapılan camiiye aktarıldığı da düşünülür. Doğu duvarı hemen hemen ilk haliyle günümüze kadar gelmiştir. Kesme taş duvarlarla yapılmıştır. Beypazarı'nda ki büyük yangınlardan nasibini çokça aldığı bilinmektedir. Cami bir minareli olup Selçuklu eserlerinin tipik bir örneğidir. Hutbede Sultan Alaaddin, Rüstempaşa ve Sarı Kethuda isimleri anılmaktadır. Ankara-İstanbul-Bağdat yolu caminin kuzeyindeki üst yoldan geçer ve caminin etrafında büyük bir pazar yeri kurulmuş.Rivayete göre caminin temeli atılırken, halka gusül abdesti almaları söylenmiş, halk da abdest almak için su bulunmadığını ileri sürünce, temel atmaktan vazgeçip Sultan Alaaddin'in Veziri Rüstempaşa tarafından hemen caminin yanına şehrin en iyi sularından ve Vezirin adı verilen Rüstempaşa suyu getirilmiş yanına da Rüstempaşa hamamı yaptırıldıktan sonra caminin temeli atılmış.Türkiye'nin ancak birkaç yerinde bulunan Peygamber Efendimizin Sakal-ı Şerifi bu camide de bulunmaktadır.










3 yorum:

Emine dedi ki...

postlara bakınca ve okuyunca gitmiş kadar oluyor insan.. gitmek istemiştim bir Ankara seyahatinde ama kısmet olmamıştı..teşekkürler..

CEPAYNASI dedi ki...

3-4 kez gittim,yine de gitmek ,isterim:))

Gezi/yorum... dedi ki...

EminE; Ankaraya yolun düserse bir gün gidebilirsin ankaraya 1 saat uzaklıkta..
Medanşeri; Senin özrün kabahatinden büyük acilen hemen gitmen lazım bence :)
Cepaynası; Haklısın insanın sıkılınca kafasını dağıtmak isteyeceği yerlerden biri o yüzden arada bir ihtiyaç olunca gitmekte fayda var :)